Türkçe Üzerine

-
Aa
+
a
a
a

Bu aralar Türkçe’yi dert edindim. Neredeyse “acaba Türkçe de yok olan dillerden mi olacak” diye soracağım. Merak etmeyin, biraz abarttığımın farkındayım.

Ama abartan sadece ben miyim?

Sizi bilmiyorum ama benim çevremde anaokulu çocuklarının kaç yabancı dil bildiği konuşulmaya başladı. Anaokulu seçim kriterleri haftada kaç saat İngilizce dersi olduğundan başladı, eğitimin tamamen İngilizce yapıldığı okullara kadar ileri gitti. Konuştuğumuz çocuklar 2 yaşında, 4 yaşında, 5 yaşında çocuklar. Daha Türkçe’yi yeni yeni kullanmaya başlayan, kelimeleri yarım yarım konuşan çocuklar.

Bu gözlemler beni düşünmeye itti. Ben Türkçe’yi nasıl öğrenmiştim? Anaokuluna gitmediğime, evde televizyon henüz olmadığına göre annemden, babamdan öğrenmiştim. Her halde arkadaşlarımın, biraz da TRT radyosunun katkısı olmuştu. Bu doğru bir yöntem miydi, bilmiyorum ama o zamanlar başka seçenekler en azından benim için yoktu.

Benim için okul dönemi ilkokul ile başladı. Burada Türkçe dersleri vardı. Ortaokul ve lisede de Türkçe dersleri vardı. Geri dönüp baktığımda doğrusu çok az şey hatırlıyorum bu Türkçe derslerinden. Bu derslerde bir şey hatırlamamak normal midir, bilemeyeceğim. Ama hatırlıyor olsam daha iyi olmaz mıydı?

Kolejde okumadım. Bu nedenle fen derslerini Türkçe okudum. Zaten sosyal dersler Türkçe’ydi. Bütün üniversite öncesi öğrenimimde Türkçe konuştum, yazdım, sınava girdim. Bugünkü anlayışla bakıldığında ne kadar “banal” değil mi?

Sonra modaya uyup, eğitim dili İngilizce olan bir üniversitemize gittim. Ve o gün bugündür kullandığım Türkçe’nin iki yakası bir araya gelmedi. Üzerine bir de lisans üstü çalışmayı ABD’de yapınca iş çığrından çıktı. Özellikle teknik konularda konuşurken kullandığım dilin nece olduğunu anlayana aşk olsun.

Bu durumda sadece ben olsam hiç dert etmeyecektim. Her sistemin hata yapabileceğini, kendimin bir üretim hatası olduğunu kabul edecektim. Ama etrafımda benim gibi olan o kadar çok insan var ki. Bu kadar çok insan olması, bu durumun üretim hatası değil, ürünün kendisinin olduğunu düşündürüyor. Sistem, böyle ürünler üretmek üzere kurulmuş. Üniversite seviyesinde son on yılı düşünün. Yeni açılan vakıf üniversitelerinin hiçbiri Türkçe eğitim vermiyor. İşte size Türkçe yerine özellikle İngilizce eğitimin daha “satılabilir”, daha “talep edilir” olduğunun bir kanıtı. İş daha da vahimleşiyor, İTÜ gibi en oturmuş üniversitelerimiz bile İngilizce eğitimi denemeye başlıyor. Bu gidişe dur demezsek kısa bir süre sonra Türkçe eğitim yapan bir üniversite kalmayacak mı, nedir? Yoksa gene abartıyor muyum?

İsterseniz bir de ilk ve orta öğretim seviyelerine bakalım. Sekiz yıllık eğitim öncesi hepimizin bildiği kolejlerimiz vardı. Bu dönemde yabancı dilde eğitim yapan ilkokul pek bilmiyorum. Derken sekiz yıl çıktı. Yabancı kökenli kolejler lise seviyesine çekildi. İlk sekiz yıl için de bir formül bulundu. Kolejlerin mezun vakıfları ilköğretim okulları açtılar. Bizim girişimcilerimiz bunun yanında kalır mı? Onlarda hemen duruma uyum gösterdiler. Böylece yabancı dilde eğitim 6. sınıf yerine 1. sınıftan başlamış oldu. Değişen ne oldu? Kim kaybetti, kim kazandı?

Son dönemde Türkçe’ye taktım, dedim ya. Türkçe’nin dilbilgisini, noktalamasını yeniden, artık aklı başına gelmiş bir vatandaş olarak öğreneyim dedim. Bir şeyi öğrenmek isterseniz kitabını bulursunuz, değil mi? Sıkıysa Türkçe üzerine, dilbilgisi üzerine kitap bul. Kitapçı raflarında İngilizce’nin en ince ayrıntısı için çeşit çeşit kitap bulabilirken, kendi ülkemde, kendi dilimi anlatan kitap bulmakta çok zorlandım. Sonra kendime sordum: Bu inanılacak bir şey midir? Bunu örneğin bir İsviçreli, ya da bir Fransız arkadaşıma nasıl anlatırım? Ben anlatsam o anlar mı?

Aslında bütün bunların mantıklı bir açıklaması var. Serbest piyasa ekonomisinde eğer bir şeyin talebi yoksa arzı da olmaz. İşte bizim Türkçe bu vaziyette. Açıklamasına açıkladık da, insan yine de sormadan edemiyor: Bu gidiş doğru bir gidiş mi?

Ya da şöyle sorabiliriz: Çoçuklarımızın İngilizce öğrenmesi konusunda bir sorun yok ama, Türkçe’yi nasıl öğrenecekler? Okulda öğrenmeleri nedense biraz zor diye görmeye başladım. Nefis Türkçe örnekleri veren televizyon, radyo ve gazetelerimizden mi? Acaba bu ticari boşluğu ilk gören girişimci olarak hemen Türkçe eğitim veren bir kolej veya üniversite mi açsam? Ticari başarım ne olur dersiniz?

Şimdi tekrar sorayım, sizce abartan sadece ben miyim?